Ana Sayfa
     Babam
     Anne
     Dost Gönüller
     Sevgi Pınarı
     => ONUR"a
     => Aşk Bitti.
     => Ders Olsun
     => Sorma Sakın
     => Sevme
     => Askere Mektup
     => O Bir Kadın
     => TOPRAK
     => MEKTUP
     => KADİR GECESİ
     => KALP
     => BAYRAM
     => Hangisi Doğru
     => Bir Bahar Akşamı
     => Canım Yandı
     => Farkındayım!!
     => "O" Benim !
     => Sevmeyi Bildim
     => GÜLLER OSUN GÜLLER !!
     => Tut Ellerimden
     => UNUTTUK
     => Minik Kuştu Gönlüm
     => Telefon
     => ŞEFKAT
     => Çünkü Ağaçlar Ağlıyordu
     => GÖNÜL
     => KÖPEKLER
     => Hayat İşte
     => GECELER
     => Yağmur ve Gece
     => Doğru söz
     => Sizce Hangisi ?
     => Kardelen
     => BİR BULUT GEÇTİ
     => HÜZÜN
     => Çocukluk Günlerim ve Paşa Çayı
     => Ya Ben Deliyim
     => Yakamoz
     => SensizOlmuyor
     => Kar geldi
     İKİ YETİM
     ANILAR
     Anlayana
     Damak Tadı
     Haberler
     Fıkralar
     Ziyaretçiler
     Karikatürler
     Şiir dinletileri
     Burçlar
     Akvaryum
     Hava durumu
     Makaleler
     Şarkı Sözleri
     Fragmanlar
     Programlar
     Dost siteler
     Hasbahçe




Kiremitten Damlalar. - Hayat İşte


Telefonun sesi ile irkildi Koştu açtı.
Anne merak etme yoldayım.
On beş dakika sonra evdeyim.
Sen çayı hazırla. Sesimi titriyordu oğlunun.
Ama merak etme demişti. Hem on beş dakika sonra evde olacaktı. Son yaşadıklarının ardından telefonun her çalışında içi eriyordu,adeta. Damarlarında kan hızlanıyor. Eli ayağı titriyordu. O günden sonra

Endişe etmemeliyim dedi kendi kendine. Mutfağa geçti.Çayı ocağa koydu. Sabah poğaçalar yapmıştı. Çok severdi oğlu Hele peynirli böreği.
Gülümsedi o anda gözü sitenin girişinde duran otomobile takıldı. Ani bir frenle durmuştu.
Üç dört kişi indi arabadan.Tanımıyordu.Ama tebessümü yüzünde dondu.
En son oğlu indi otomobilden

Telaşlandı.

Bir adam koluna girdi. Eve yaklaştılar.Kapının zili çalmadan açtı anne.
Oğlunun rengi solgun muydu. Dudakları morarmış mı yoksa?
Yüzünde endişe okunuyor ama zorla gülümsüyor gibiydi.

Hemen anne bu arkadaş x ağbi dedi.

Hoş geldiniz. İçeri buyurun.

O adamı ilk defa görüyordu.
Kim acaba diye düşünerek mutfağa girdi.
Elleri titriyordu,dizleri de.Kalbi fırlayacakmış gibi çarpıyordu.
Bu misafir kimdi?
Onun bütün arkadaşlarını tanırdı.
Ama bu x hayır hiç görmemişti ismini de duymamıştı.
Sakin olmaya çalıştı. Tepsiye çay tabaklarını koydu sonra bardakları.Şekerliğe şeker ilave etti.Az kalmıştı içinde.Ne de olsa misafir gelmişti. Çayları doldurdu. İkram etti.
Kendide bir köşeye oturdu.Oğlunu ve misafiri izliyordu.

İkisi de konuşmuyordu.Derin bir sessizlik vardı.
Fırtına öncesi sakinliği andırıyordu .Sanki aniden fırtına kopacak.
Denizin dalgaları yükselecek. Fırtınanın etkisiyle bütün şehir karanlıkta kalacakmış gibi bir duyguya kapıldı..
Sonra tepsiyi fark etti. Poğaçaları getirmemişti.Tam ayağa kalkacakken misafir konuştu.

Ana sana diyeceğim var.

Buyur evladım dedi anne .

Heyecanını bastırmaya çalışarak.

İşte dedi içinden de fırtına kopmak üzere. Bu yürek, bu beden dayanabilecek mi ?

Oğlunun solgun yüzüne baktı. Ne oluyor der gibi.Gözlerini kaçırdı annesinden. Sorma diyemeden.

Önce oturduğu koltukta iyice bir yayıldı misafir. Küçük dağları ben yarattım der gibiydi.

Sonra çıyan gibi kısıldı renkli gözleri, yüzü kıpkırmızı oldu.

Çayını eline aldı höpürdeterek bir yudum çekti.

Anne , bir anlam verememişti.

Saygılı bir eda ile evine girmiş elini öpmüş hoş buldum ana demişti misafir adam.

Konuşmaya başlarken bambaşka biri olmuştu. canınızı almaya geldim der gibi bakıyordu.
Hırlayarak konuşmaya başladı.

Ana evinin tapusu getir bana ver diye emretti.

Güldü, anne kendisi de şaşırdı gülüşüne.
Heyecanı gitmişti.Birden anne de yırtıcı bir kedi gibi hissetti kendini.
İçinde kopan fırtına artık dışa vuracaktı.

Güldü ve sordu neden ?

Benim tapum senin ne işine yarar ki?

Soru sorma kadın tapuyu getir.

Olur evladım da işine yaramaz ki. Sen tapuyu alsan bu ev senin olmaz ki. Hem neden istiyorsun ?.

Oğlunun bana borcu var.

Ha anladım, sen şu telefonla tehdit eden x misin.
He, ya o benim. Bu çocuk ödemedi borcunu sen de evini bana devir et.

Emredersin evlat ama bu mümkün değil.
Evimin tapusunu sana veremem.Beklersin nakit param yok.
Satarım ne kadar borcu varsa öderim.
Tamam oğlumun borçlanmış sana. Bir hata olmuş inkar da etmemiş.

Senetleri verseydin icraya.
Daha iyi olmaz mıydı?

Ben uğraşamam.Bir verir beş alırım.

Anne sakindi yine.

Yani yaptığın iş yasal değil. Buna ne denir biliyor musun? Ben söyleyeyim mi?

Elindeki çay bardağını sertçe sehpaya koydu misafir. Aniden ayağa kalktı. Oğlunun koluna yapıştı

Kalk

Zaten halsizdi oğlu. Daha dün sabah hastaneden çıkarmıştı anası.
.Bu sabah işe gitmesini istememişti ,dinlenmeliydi.
Ama o dinlemedi. Oğluna yapılan sert hareket anayı öfkelendirdi.

Ev telefonu yerine cep telefonunu eline aldı.
Oturduğu bölge Jandarmaya bağlı idi. Tam çevirecekti. Silahı gördü.Anaya doğrultmuştu.

Sana son defa söylüyorum kadın evin tapusunu getir.

Aksi halde oğlunu alıp götüreceğim. Bir daha göremezsin..

Telefonu fırlattı elinden anne.

O an yer ayaklarının altından kaydı.Her şey dönmeye başladı.Bu defa engel olamadı titremelerine. Boğazı kurudu. Saniyemi geçti yoksa saatler mi sürdü öyle müthiş bir andı ananın yırtıcı bir aslana dönmesi.
Gözü bir şey görmedi. Sadece çay tepsisi üzerinde olan sehpayı kavradı fırlattı..


Adam ne yapacağını şaşırdı.

Anne bağırıyordu.

Kaçmaa !
.
Sen bu evden benim cesedimi çiğnemeden oğlumu alabileceğini mi sandın.

Evden nasıl çıktı. Ne zaman otomobiline bindi anlayamadı anne de oğlu da.

Oğluna sımsıkı sarıldı. Bir kere doğurdum seni ama Bu gün yeniden dünyaya geldin bebeğim.

Göz yaşlarını tutamıyordu.

 
19968 ziyaretçi (31265 klik) kişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol