Çok yorgundu.
Üzgün ve kederliydi.
İlk defa bu kadar uzun bir yolu tek başına kat etmisti.
Rüyada gibiydi.Hiç ailesinden sevdiklerinden bu kadar uzaklara gitmemişti..
Biricik oğlunun özlemi içine kor gibi düsmüştü.
Yeşilköy Hava limanına geldiğinde ne yaptığının farkında bile değildi.
Yüzlerce kalabalık ,uğultular şaşkına dönmüstü..
Tel örgünün ardından son defa baktı,Annesi, eşi ve oğluna.
Göz yaşlarına hakim olamamıştı.
Tel örgünün ardındaki oğlunu bir kez daha öpmek istedi.öpemedi.
Anne
Bana oyuncak tren getir.
Oğlunun son sözleri idi.
Babasının kucağındaydı sımsıkı sarıldı babasına.
Artık göz yaşlarını tutamadı.
İçerilere yürüdü. Onlardan uzaklaşmak istedi.
Ağladığını görmelerini istemiyordu..
Ağırdı valizi.
Neler yoktu ki içinde. Patlıcan, biber kurusu, turşu, bamya kurusu ,tarhana ve daha neler hazırlamıştı annesi.
Bir köşeye çekildi dalmıştı.
Ne kalabalık onu ilgilendiriyor, nede o yüksek sesle muhabbet edenlerin, bağıra çağıra konuşanların farkındaydı..
Sadece kaderin ona çizdiği yolda neler görecekti? Gördükleri bu yakıcı hasrete değecek miydi?
Ağlıyordu.
Birden koşmaca başladı yüzlerce insan hep birden koştu. Telaşla, gümrük açılmıştı.
Gece 24.00 da içeri almışlardı işçileri.
Sabaha karşı 03.00 da pasaport kontrolü başlamıştı.
Farkında bile değildi.
Bir sürü soruya cevap bulmaya çalışıyordu.
Hasret ateşi okunu ta yüreğine saplamıştı.
Oyuncak treni düşündü.
Oğlu istemişti . En güzelini almalıydı.
Birden omzuna dokunan bir el onu düşüncelerinden uzaklaştırdı.
Uykudan uyanmış gibi şaşkın,şaşkın baktı.
Polis memuru idi.
Kardeşim sen neden bekliyorsun? Kimseler kalmadı bak. Hadi sende gerekli işlemlerini yaptır.
Uçağı kaçıracaksın..
Ben dedi genç kadın ne yapacağımı bilmiyorum ağlıyordu hala.
Memur valizi eline aldı gel kardeşim ben yardımcı olacağım sana.
Pasaportu ve gerekli evrakları istedi.
Valizi açtırmadan gümrükten geçirdi.
Teşekkür etti genç kadın. Minnet duygusu ile.Koşarak çıktı.Alanda bekleyen otobüse bindi.Uçağa yetişti.
Tam 260 yolcusu vardı uçağın,hepside Almanya”ya umut ekmeğini kazanmaya gidiyordu.
Hepsi de onun gibi ilk defa gidiyordu.
Kimi akrabasının istek yapmasıyla, kimi kocasının daveti ile.
Hostesler gerekli bilgi ve talimatları verdi.
Bir müddet Karadeniz üzerinde uçulacaktı.
Can yeleklerinin nasıl kullanılacağı anlatıldıl,kemerler bağlandı. Uçak homurdanarak havalandı..
Şafak
sökmek üzereydi bir müddet camdan ak köpükler halinde bulutları seyretti.
Yumuşak ve davetkar görünüyorlardı.
Dikkati dağıldı servise başlamıştı.
Yemek istemiyordu. Bir bardak soğuk su olsaydı.
İsteyemedi.
Hostesler Türkçe bilmiyordu ki..Çok geçmedi su ,su diye seslenmeler başladı.
Su almanca nasıl denir acaba diye düşündü.
Keşke öğrenmek için aldığı kitabını valize koymasaydı.
Gördüğü tablo üzmüştü.
Hiç kimse bilmiyordu su demeyi.
Hasret okunun ciğerini dağlaması yetmez gibi nasıl konuşacağım ,derdimi kime nasıl anlatacağım endişesi sardı.
Biraz teselli aradı kendi kendine.
Çalışacağım, kazanacağım.İlle de dil öğrenmem lazım.
Babasının sözlerini hatırladı.
Bütün gücünle almanca öğren kızım. Ne kadar çok pratik yaparsan öğrenmen kolay olur.
Zaten İngilizce”n ileri düzeyde.Almanca”yı çabuk öğrenirsin.
Hep yaptığı gibi kaç bin metre yükseklerde uçarken de babası ona güç vermişti.
Cesaret vermişti.
Hostes kızlar su dağıttılar.
Bir yudum aldı içemedi. Su mu soda mı belli değil. Yemeğe de el sürmemişti
Gözüne kagıt ve zarflar ilişti. Çekti aldı. Başladı yazmaya.Tam iki saat otuz beş dakika boyunca ,yazdı,yazdı,yazdı.
Ne çok özlemişti. Hasreti ne kadar büyüktü.
Arada bir pamuk gibi bembeyaz bulutları seyrediyor.Sonra gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Bulutları el sallarken gördü.Ne kadarda oğluna benziyordu.
Şu uzaktan bakan gözü yaşlı annesine benziyordu.
Uçak ak köpükler arasında nazik bir kelebek gibiydi.
İç anons duyuldu.
Şu anda Tuna Nehri üzerindeyiz görmek istedi.
Ne muhteşem görünüyordu. Dağların rengi. Muhteşemdi Tuna Nehrinin rengi.
Tuna nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne"den çıkmam oiyor
Şafak sökmüştü.Almanya Münih”e inmişti uçak
Yine başlamıştı telaş. Heyecan sardı genç kadını.
Ne yapacağını, nasıl hareket edeceğini bilmiyordu.
Şaşkındı sadece şaşkın.
.