Ankara’ya trenle her gidiş, gelişimde Polatlı istasyonunda etrafı seyre dalarım,
Bambaşka bir yerde durduğunu sanırım trenin
Oysa kocaman
Yazar POLATLI diye.
Ben maziyi ararım.Büyümüş, değişmiş koca şehirde..
Eğer mevsimlerden kış ise kız kardeşim gelir aklıma.
Çünkü kar yağdığında yürümeye korkardı.Yürürken karda ayak sesleri onu ürkütürdü.
Babaannemi ilk defa Polatlı’da gördüm.
O namaz kılarken ağbim sırtına atlar onu kızdırırdı.
Babaannem Ankara’ya döndükten kısa bir süre sonra vefat etmişti.
Şimdi ben babaanneyim ve mümkün olduğu kadar zamanımı torunlarımla geçirmek onlarla hayatın tadını doya ,doya yaşamak için çabalıyorum.
Yine ilk ve son defa İstiklal Savaşında Gazi olan,Bir ayağını yitiren,dedemi tanıdım.
Hayal meyal derler ya işte öyle.
Göğsünde madalyası, bir elinde bastonu vardı.
Abimin elinden tutmuş birlikte İzmir’e gitmişler di.
O yaz tatili abim İzmir’de geçirdi.
Ben yaz boyunca evimizin karşısında ki camiye Kur’an kursuna devam ettim.
Henüz okula başlamamıştım.
Önce kabul etmediler. Ben ısrarla camiye gittim.
Çok çabuk öğrenmeye başladım.Herkesten çok çalışıyor ezberliyordum.
.
Nihayet yaz tatili bitti.
Abim üçüncü sınıfa gidecekti. Çantası alındı kitapları hazırdı. Yeni önlük diktirildi.
Ben de gitmek istiyordum.
Abimin tahta bir çantası vardı.gizli, gizli onu açar kitaplarına kalemlerine bakardım.
Çok ağladım. Babam dayanamadı elimden tuttuğu gibi götürdü okula.
Okul müdürü babamın, Hasanoğlan Öğretmen okulundan arkadaşıydı.
Bana baktı, daha çok küçük dedi.
Henüz altı yaşımda değildim.Ben ağlamaya başladım yine.
Çözüm bulundu.kayıtsız bir dönem gidecektim Okumayı sökersem kaytı edecekler,yok başaramazsam ikinci ve üçüncü dönem okula gitmeyeceğim.
Ve ilk okula Polatlı’da Başlıyorum