Şaşkın Kız
Hayata ve yaşadıklarına şaşıran bir insanın öyküsü.
Acı,tatlı. Ara sıra mutlu,
kederli. Ara sıra sevinci tadan yer yüzünde ,yaşamaya çalışan,sizlerden biri. Şaşıran şaşkın kızın hayat hikayesi
Ümit, sevgi ,sevinç aşk,neşe,şaşkın kızın hayatını gökkuşağı gibi çepeçevre sarmış olsa da hep şaşkın olarak yaşamaya gayret edecek.. Son veda dansının hızlı ritmine kapılıp
yok oluncaya dek şaşkın kalacak!
Şaşkın kızın hayatı İki yetimin ilk çocuğu olarak dünyaya merhaba dediği anda başladı.
Sevgi ile kurulmuş bir yuvanın küçük kızı.
İki yetimin göz bebeği,sevgili kızları.
Annesinin onu her kucağına alıp kokladığını, kulağına ninniler söylerken, nasıl umutlarla dolduğunu, ilk adımın heyecanını, ilk anne demesinin , kalbini yerinden oynatan sevincin, nasıl da haz verdiğini ancak anne olduğunda anlayabilmişti.
Babası köyde öğretmendi.
Minik kızı emeklemeye başladığında kocaman bir halı alıp gelmişti.
Benim kızım kilim üzerinde emeklemesin diye.
Uyumazsa sevgili kızı, ayağında sallarken bir yandan ona bağlaması ile ninniler çalar söylerdi.
Bunları, yıllar sonra ana
kız baş başa kalıp çaylarını yudumlarken,gözleri yaşlarla dolu maziyi hatırlayan anne anlatırdı.
Kimi zaman da , şaşkın kız boyunca çocukları olduğu halde kendi çocuk olur anasının dizine başını koyar, bebekliğinde duyduğu o dünyanın en güzel sesinden ninniler duymak isterdi.
Hiç hayır demezdi annesi.O nun saçlarını, yanaklarını ,okşarken kendi hayat hikayesini anlatırdı.
Hiç zaman geçmesin isterdi, şaşkın kız. Tıpkı çocukluğunda Allah’ım ben büyümeyeyim, anam ,babam hiç yaşlanmasın biz hiç ayrılmayalım diye dualar ettiği gibi.
İlk hatırladığı şaşkın kızın üniforma içindeki babası.
Anne evde yoktu.
Telaşla geldi eve şaşkın kız, kardeşi ve abisine sofra kurdu..Onları doyurdu ve gitti
Annesi yeni doğum yapmış hastanede idi.
O tarihte üç yada üç buçuk yaşlarında olmalı.O yaşlarda hayal, meyal hatırladıkları rüya gibiydi.
Hani uyanınca pek seçemedim deriz ya öyle işte.
Hem nasıl seçsin yada hatırlasın ki henüz üç yaşlarında bir çocuk.
Bakır, kap, kacaklar özenle sandıklara konuldu.
Bazı ev eşyaları da sarıldı sarmalandı, teyzesinin kömürlüğüne kondu.
Bir , iki yıl sürecekti babasının yedek subaylığı
Onun için gerekli olabilecek eşyalarını almışlardı.
İki yetim ve dört çocuk upuzun bir yolculuğa hazırlanıyordu.
Bilmedikleri ufuklara kanatlarının altına aldıkları dört yavru ile tüm zorluklara hasrete, özleme rağmen birbirlerine , sevgilerine güvenerek kanat açtılar.
Kara trenin önce tiz sesi çığlık gibi çınladı.
Kara dumanları yükseldi trenin bacasından , hareket etti.Hızla yol almaya başladı.Yolculuk karlı tepeleriyle Palandöken dağının eteklerindeki Dadaşlar diyarı Erzurum ‘a .
Tren sarsıla, sarsıla yol alırken,henüz kırk günlük bebek için tren kompartımanına salıncak kurdu ana , babası.
Yataklı vagondu.
Dört çocuk ana, baba ancak sığdılar.
O günlerden yolculuktan aklında kalan son hatıra ise trenin koridorlarında koştuğu anlardı.
Erzurum anıları:
Hayal meyal hatıralar ama yinede çocuk hafızasına yer etmişler.
En çok hatırladığı soğuk bir şehir olması.
Kiralıktı evleri kaçıncı , kattaydı yada çok katlımıy dı?
Çok eskilerde kalan zamandı yıl 1954 Yüksek bir binaydı
Kocaman ve iki kanatlı avlu kapısı vardı.
Küçük kız oynarken parmağını kapıya sıkıştırmıştı.
Acısı çoktu.Çok ta ağlamıştı..
Hala sağ elinin işaret parmağı yaramazlığını hatırlatıyor.
Ankara’dan , Babasının Cemile halası gelmişti. Evlatlığı Ertuğrul’u bir kere ve o zaman gördü.
Ertuğrul’u ata bindirmiş gezdirmişti emir eri Hasan.
Yine emir eri bir gece ortaya sofra örtüsünü sermiş ,kocaman bir sini üstüne çeşit ,çeşit kuruyemiş boşaltmıştı
O yaştaki çocukların yiyemiyeceği kadar çoktu.
Anne , baba eve geldiklerinde gördüklerine şaşırdılar.
Yedek subay olan baba nerden aldığını sordu.
Hasan bir müddet önce İzmit'te olan babasından acil olarak para istemişti.
Babası köyde tarlasını satıp ,oğluna yollamıştı.
Bunu öğrenen baba Hasan’ın elinde kalan parayı aldı. Üç ay sonra terhis olacaktı.
Üç ay boyunca kendi aylığından Emir erinin harcadığı parayı tamamlamış ,terhis olurken tarla parasını babasına postayla yollamıştı.
Erzurum hatıralrında en çok
konuşmaları ilgisini çekmişti.
(Agabeyci sen citte ben gelirem)
Ve bembeyaz gelinlik giymiş olan Palandöken dağları.